23 Temmuz 2012 Pazartesi

Nene ocağı ziyareti ...

Çocukluğumdan beri her fırsatını bulduğumda kendimi atarım Iğdır'a..
Dede ocağımızdır!
Sinir, stres ve yaşam koşuşturmacamıza karşı daima orada duran kaledir benim için.
Bu sebepten her zaman sevinerek gider, üzülerek dönerim.
Bu sene yıllık iznimin tamamını orada geçirdim,çok güzeldi.

Bu süre zarfında karikatürden de epey uzak kaldım,
Ne çizdim, ne düşündüm... özlemişim.

Bir kaç kare ile sonlandırayım bu paylaşımımı.

Biricik babaannem...Son 20 yıldan beri her seferinde ''Belki bu son görüşüm sizi,biraz daha kalın'' der gittiğimizde.Dönüşümüze de en çok o içerler...

Karakurt derelerinden su içmeden geçmedim hiç.


Iğdır'dan uzak bir yere pikniğe gittik.Dağlık bir yerdi,adı Hamurkesen.
Gitmişken tırmandık gördüğümüz her tepeye.
Uçan dağcı Sadık'ın objektifinden Cafer, ben ve Erdinç...



Gerze Hacıkadı Horozu

Uzun bir yıllık iznin ardından bugün tekrar işe başladım.
Darısı önümüzdeki yıllara...
Sinop'ta düzenlenen Gerze Hacıkadı Horozu ile ilgili karikatür yarışması da sonuçlanmış bu arada.
Altta jüri Özel Ödülünü kazanan benim horoz.


3 Temmuz 2012 Salı

Zeugma & Kürşat Zaman - Röportaj

Değerli blogger sevgili Zeugma'nın benimle karikatür üzerine yaptığı röportajıdır.
Nazik daveti için kendisine teşekkür ederim.

Kürşat Bey hoşgeldiniz.

> Merhabalar sevgili Zeugma.

-Sizin için ''Ödüle Doymayan Karikatürist'' desek yanlış bir tanımlama yapmış olmayız sanırım. Sevgili eşiniz ve cici kızınızla birlite Antalya'da yaşadığınızı biliyoruz. Sizi, sizin cümlelerinizle tanıyalım mı biraz?

> Her şeyden önce ödüle doymayan değil de ; Karikatür çizmeyi çok çok seven bir karikatürcüyüm diyelim.
Sanırım bu daha doğru bir tanımlama olur kendi adıma.
1974 yılında Antalya'da doğdum , o tarihten beri arada farklı kesitler olsa da, daimi olarak Antalya'da yaşamaktayım.
İlkokul,ortaokul ve lise'yi burada tamamladım.
1997'de Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, İç Mimarlık bölümünden mezun oldum.
Bir kaç sene İstanbul'da çalıştıktan sonra, doğa aşığı birisi olduğum için, yoğun kent yaşamına daha fazla dayanamayıp kendimi
tekrar Antalya'ya attım.
Sonra araya 1,5 yıl komandoluk girdi.
Askerlik dönüşü Antalya'da bir şirkette tasarımcı olarak çalışmaya başladım ve halen o şirkette iş hayatımı sürdürmekteyim. Bu yıl orada 10. yılım olacak.
Hafta içlerinde yoğun bir iş temposu yaşıyorum.
Hafta sonları ise genellikle küçük kızımla ve eşimle vakit geçiriyorum.Evcimen bir yapım var diyebilirim,zorlanmadıkça evden kolay çıkmayanlardanım:)
Karikatür hayatımı işte bu evden çıkarılamadığım günlerde evin bodrumundaki atölyemde sürdürüyorum.
Oturup çizmem gerekirken çıkıp gezmek beni rahatsız eder ,sağolsun eşim bu konuya daima özen göstermiş,bana destek olmuştur.
Bunun dışında halısaha maçlarım, kamp ve zıpkın dalışları ekleniyor bu iki güne.
Ortalama bu düzende yaşıyorum.




-Klasik bir soru olacak ama bence gerekli. Çünkü en başta kendim merak ediyorum. Karikatüre olan yeteneğinizin keşfedilmesi hangi yaş civarında ve nasıl gerçekleşti? Bu müthiş yeteneği ilk farkeden kişi kimdi?

>Kendimi bildim bileli resim çizerim.
Karma resim sergilerinde çok yer almama rağmen, 2002 yılında İstanbul TEKEL Sanat Galerisi'nde ilk kişisel Resim sergimi gerçekleştirdim.
O esnada sergiye gelen izleyicilerden,resimlerimin ''karikatür tadında'' olduğu görüşlerini aldım sık sık.
Tam da o günlerde oldukça yaşlı bir beyefendi gelmişti sergi salonuna. Hiç bir şey konuşmadan 1,5 saat tüm resimleri inceledi ve son resimden sonra ''Evladım sen Kafkasyalımısın?''dedi.
Ben de evet köklerim oraya dayanıyor dedim.
O beyefendi ; ''Senin resimlerin tablolaştırılmış çok büyük karikatürler evladım! '' demişti bana.
Sanırım bu yönümü keşfeden ilk insan olarak Doğan bey'i söyleyebilirim rahatlıkla.
Bahsi açılmışken belirteyim,o yaşlı,oldukça zayıf ve bir kung-fu ustası görünümlü Doğan bey Kemik Bilimi Uzmanı'ymış.
Göz ve şakak kemiklerimden anladığını söyledi kökenleri. Keşke tekrar karşılaşabilsek.
O'nun da bu vesile ile kulaklarını çınlatmış olduk :)




-Kasıtlı biçimde eciş bücüş çizilerek güldürmeyi amaçlayan türün dışındasınız.
Benimsediğiniz tarz; güldürmekten ziyade yaşama dair kalıcı mesajlar veriyor. Bu türün bir adı var mı?

>Evet, yazılı gülmece karikatürden ziyade bu tarzda çizmeyi tercih ediyorum.
Bu tür ''Yazısız Karikatür'' olarak geçiyor genel olarak.
Bu işin gülmece tarafını çok güzel şekilde çizen ustalarımız var zaten.Onlar bu sanatı en güzel şekilde sunuyorlar.
Fakat ben biraz yapım gereği olsa gerek ; Daha üzüntülü olayları, daha hicveden, daha iç burkan, görmezden geldiğimiz, hüzünlendiren, biraz daha karamsar
karikatürler çizmeyi seviyorum.Yani aslında biraz yarayı deşmek te denilebilir buna.
Bu çizimlerde kendimi akıp giden hayatın daha bir parçası gibi hissediyorum.
Karikatürlerimle yaşamın rotasına minimal katkılarda bulunarak, kendimi gezegenimize daha bir ortak hale getirmeyi amaçlıyorum.
İnsan-doğa, insan-hayvan ve insan-insan karşılaşmalarını sıkça işlerim çizimlerimde bu yüzden.




-Karikatür üslubunuzla ilgili dünyadan ya da Türkiye'den benimsediğiniz ya da etkisinde kaldığınız isimler kimler?

>Türkiye'de bir çok usta isim var çocukluğumdan beri ve halen eserlerini zevkle takip ettiğim,ilham aldığım!
Biraz politik olacak ancak, İsim verip , diğer adı o an aklıma gelmeyen ustalarımın hakkını da yemiş olmayayım.
Bizler Nasreddin Hoca'nın torunlarıyız...
Yurt dışından kendime yakın bulup beğendiğim isimler olarak ise ; Mikhail Zlatovski ve Vladimir Kazanevsky'yi gösterebilirim.


Çizimlerinizi yaparken belirli bir programınız var mı? Örneğin haftada 1 gün ayırmak gibi. Yoksa tıpkı şiir yazmak gibi ilhamla gelen, zamanı ve saati olmayan bir şey mi bu?

>Düşünce aşamasında herhangi bir planlama ya da sınırlamam yok, ansızın aklıma gelebiliyor.Yürürken,uyurken,yemek yerken...Şiir gibi.
Tabi planlı olarak düşündüğüm bir zaman dilimini de ayırıyorum kendime.
Eskizlerle düşünüyorum bu aşamada.
Fakat ''asıl çizim'' aşaması mutlaka Cumartesi ve Pazar günleri olmak zorunda.
Hafta içi güzel bir fikir bulduysam eğer, haftasonunu iple çekiyorum düşünceyi kağıda dökmek için.




-Çizdiğiniz bir karikatür ortalama ne kadar sürede biter?

>İstisnai durumlar dışında sabah 7-8 gibi başlar, akşamüstü bitiririm.
Aralarda ise sadece yemek molası.




-Karikatürlerinizdeki ince mizah yaşamın ta kendisi. Gördüklerinizin, duyumsadıklarınızın izdüşümü. Bunları kağıda aktarırken nasıl bir prosedür izliyorsunuz?

Düşünce aşamasından sonra, eskiz defterime bakış açılarına dair çalışmalar yapıyorum.
Hangi açıdan daha etkili görünür'ü bulabilmek için bolca kurşunkalem eskizleri yapıyorum.
İstediğim bakışı yakladıktan sonra ise çizip, renklendirip, taramasını yapıp , imzamı atıp çalışmayı bitiriyorum.
Ne çiziyorsam ruh halim ona dönüşüyor, gergin bir konu çizdiğimde bir farkediyorum ki boynumu,bacaklarımı kasmışım.




-Çizim esnasında objeleri tamamen kafadan mı çiziyorsunuz yoksa tıpkı bir ressam gibi bakarak çizdikleriniz de oluyor mu?

Çok büyük oranda hep imgesel, hayalden çalışırım.
Aslında işin en güzel yanı da bu, istediğiniz gibi karalayabilir,
hayalgücünüz neyi isterse onu çizebilir, dilediğinizce uçabilirsiniz.
Bununla birlikte örneğin bir ''el'' çizmem gerekiyorsa da kendi elime bakarak çizerim.
Çizimlerimdeki tüm model eller kendi elimdir .



-Sizce karikatür; yaşama karşı bir bakış açısıdır. İtiraz biçimi ya da bir karşı duruş halidir. Yanlış mı düşünüyorum?

>Tamamen doğru !
Karikatür zaten doğası gereği muhalif bir sanattır.Öyle olunca güzeldir.
Yaşamın daha güzel seyretmesine katkıda bulunur.
Çünkü güçler dengesinde genelde hep zayıftan yana olup, düzenin adilce işlemesi yönünde üstüne düşen görevi yerine getirir.
Genel itibariyle ''baskın güçlüler pek hoşlanmazlar bu sanat dalından.''
Çünkü ; Kendileri için oturdukları koltukta bir fındık tanesidir karikatür , rahat vermez onlara bir türlü.



- Eğitimini aldığınız iç mimarlık mesleğini seçerken çizimlerinizin etkisi oldu mu?

>Muhakkak oldu.
Zaten özel yetenek sınavı ile girdiğimiz için bu bölüme, çok katkısı oldu diyebilirim.
Fakat aldığım iç mimarlık eğitimimin de karikatür çizimime çok artıları oldu.
Renk-ışık , proporsiyon ve perspektif konularında özellikle.



-Sizi niteleyebilecek en iyi kelime nedir?

>Bir kelime beni çok zorlayacak.
İyi ve Kötü yönlerimle bir kaç kelimede kendimi tanımlamaya çalışırsam şunları söyleyebilirim ;
Alçak gönüllü, Duygusal, Sporcu, Avcı, Agresif, Kinci, Sivri dilli , Merhametli ve Dürüst ...
(Tabi bunları başkasından duymak daha gerçekçi olur :)



- Değerli zamanınızı ayırıp sorularımı yanıtladığınız için çok teşekkür ederim.

>Bu güzel sohbet için asıl ben teşekkürederim sevgili Zeugma.

-Rica ederim.Sorularıma içtenlikle verdiğiniz cevaplar için asıl ben teşekkürederim.
Sizin gibi değerli bir sanatçıyı konuk etmek benim için hem çok keyifli hem de onur vericiydi.

Röportajın orjinal metnini
http://anfaengerwriter.blogspot.com/2012/06/karikaturist-kursat-zaman-ile-roportaj.html
adresinden izleyebilirsiniz.